22 Şubat 2022 Salı

PRUT VE PASAROFÇA ANLAŞMALARI’NIN SONUÇLARI (1712-1716)

  

 ÖZET:

     1711 yılında Baltacı Mehmet Paşa komutasındaki Osmanlı ordusu Rus ordusunu Prut nehri yakınlarında kuşattı. Yeniçerilerin disiplinsiz tutumu ve Avrupa’da Osmanlı’ya karşı yeniden kutsal ittifak oluşmasından çekinen Baltacı Mehmet Paşa, zor durumda kalan Çar I. Petro’nun isteğini kabul ederek Prut Antlaşması imzalandı. Anlaşma maddeleri şöyledir. Ruslar Azak Kalesini geri verecek ve İstanbul'da elçi bulunduramayacak İsveç Kralı ülkesine rahatça geri dönebilecek Ruslar Kırım ve Lehistan işlerine karışmayacaklar.

     Prut Antlaşmasının önemi ve sonuçları arasında; İstanbul  Antlaşması ile verilen yerler ve haklar geri alınmış, toprak kazanmaya yönelik politikanın ilk adımı olumlu sonuç vermiş, askeri üstünlüğe rağmen diplomatik bir kayıp olmuştur.


      Prut seferinden sonra Osmanlılar Karlofça Antlaşmasında kaybettiği toprakları geri almak için seferler düzenlemeye karar vermişti. Venedik Mora, Ege Adalarının bir kısmı ile Dalmaçya kıyıları gibi ticari ve iktisadi bakımdan zengin yerleri işgal etmekteydi. Prut savaşından önce I.Pedro tarafından isyana teşvik edilen Karadağlılar Venedik’e sığınmış ancak Venedik’in himayesinde korsanlık faaliyetinde bulunmaya başlamışlardı. Bunun üzerine Osmanlılar Venedik’e savaş ilan etti. III. Ahmed’in  fütühat girişimleri ve Karlofça sonrası hasımlarını birer birer yenmesi Avusturya’yı korkutmuştur 

      Avusturya cephesinde alınan ağır yenilgiler İstanbul’da tesirini göstermiş ve sadrazamlığa getirilen Damat İbrahim Paşa barıştan  yana tavır izlemeye başlamıştı. Böylece Osmanlılar daha fazla kayıp vermeden barış görüşmelerine başlamaya karar verdiler. Avusturya, Venedik, Osmanlı, Hollanda, İngiltere temsilciler Pasarofça’da bir araya geldiler. Ve 21 Temmuz 1718 tarihinde Pasarofça antlaşması imzalanmıştır. Bu anlaşma ile Herkesin işgal ettiği topraklarlar kendi elinde kalacaktı. Osmanlılar bu antlaşma ile yalnızca toprak kaybetmemiş saygınlığına da büyük bir darbe inmişti. Pasarofça’dan sonra Osmanlılar Avrupa’ya karşı gaza yerine savunmaya yönelik politikalar izlemeye başlamıştı.


Anahtar Kelimeler: Prut Anlaşması, Pasarofça Anlaşması, Osmanlı Devleti, Rusya, Avusturya, Fransa, Venedik,  Paris Barış Anlaşması


        

                   
                          GİRİŞ

Osmanlı’da 1712-1716 Prut ve Pasarofça Anlaşması'nın sonuçlarını işlediğimiz bu çalışmanın sonucunda görülecektir ki, bu anlaşma aslında Osmanlı, Rusya ve Avusturya ilişkilerinin çok önemli bir safhasının başlangıcı olmuştur. 
Edirne vakasından sonra asillerin isteklerinden bir tanesi III.Ahmed’ in tahta geçmesi olmuştur. III. Ahmet ihtilal yapan unsurları ve yandaşlarını beş ay süren bir mücadeleden sonra devlet yönetiminden uzaklaştırmayı başararak Ocak 1704 de idareyi tam olarak ele almıştır. Bu dönemden sonra Osmanlı Devletinde radikal ıslahat hareketleri yapılmaya başlanmıştır. Osmanlı tarihinde Avrupa tarzında ilk yenileşme hareketi III:Ahmet döneminde başladı. Özellikle bu dönemde Osmanlılar Katolik Alman ,İtalyan, Polonya, ve Ortodoks Rusya ile olan mücadelesinde Fransa ile birlikte işbirliği yapmanın gerekliliğine inandılar. Ayrıca Karlofça sonrası barış siyaseti sürmeye devam etmiştir.
Çalışmamda, Prut ve Pasarofça Anlaşmasının tarihte ki kronolojik seyrine göre  Dünya ve Osmanlı tarihine etkileri, barış anlaşması öncesi diplomatik ilişkiler ve savaş sonrası yapılan barış anlaşmaları neticesinde ortaya çıkan durum çerçevesinde yer verdim.
Buna göre, III.Ahmet tahta geçtikten sonra  İsveç kralı on ikinci Şarl, Poltova’da Ruslarla yaptığı bir savaşı kaybederek, Osmanlı Devletine sığındı. Kralı takip eden Rus ordusu Osmanlı topraklarına girdi ve tahribatta bulundu. Bu durum üzerine Osmanlı Devleti,20 Aralık 1710 tarihinde  Rusya’ya sefer kararı almaya mecbur kaldı. Böylece gelecek 300 yıl boyunca Türkiye ile Rusya arasındaki Doğu ve Boğazlar meselesinin temel çatışma alanlarının ilk savaşı başlamış oldu.
Osmanlı ve Rus kuvvetleri temmuz ayında Prut Nehrinde karşı karşıya geldi ve Osmanlılar Rusları kıskaç altına alıp epeyce zaiyat verdi. Rusların büyük zaiyat vermeye başlayınca I. Pedro Osmanlılara sulh teklifi yapmaya karar verdi. Baltacı Mehmed Paşa Rus ordularını tamamen yok etmek yerine onların barış teklifine sıcak bakmaya başlamıştı.  Daha sonra alınan kararla sulh teklifi kabul edildi ve anlaşma metni hazırlandı.
Nitekim 23 Temmuz 1711 de Osmanlı Devleti bütün şartlar lehine olmasına rağmen Ruslarla Prut Anlaşmasını imzalayarak tarihi bir fırsatı geri tepmişti. Gerekçe ise sadrazamın ordunun dağılacağından ve antlaşma kısa sürede imzalanmazsa her şeyi kaybedeceği endişesinden dolayı bu fırsatı geri tepmiştir. Bu anlaşma ile Ruslar işgal ettikleri tüm topraklar ile İstanbul Anlaşmasıyla kaybedilen yerleri Osmanlılara geri vermeyi kabul ettiler. Ruslar eskiden olduğu gibi Kırım hanına vergi vermeye devam edecekti. Baltacı Mehmed paşanın bu başarısızlığı ve hakkında çıkan söylentiler nedeniyle III.Ahmet tarafından azledildi.
Prut seferinden sonra Osmanlılar Karlofça Antlaşmasında kaybettiği toprakları geri almak için seferler düzenlemeye karar vermişti. Venedik Mora, Ege Adalarının bir kısmı ile Dalmaçya kıyıları gibi ticari ve iktisadi bakımdan zengin yerleri işgal etmekteydi. Prut savaşından önce I.Pedro tarafından isyana teşvik edilen Karadağlılar Venedik’e sığınmış ancak Venedik’in himayesinde korsanlık faaliyetinde bulunmaya başlamışlardı. Bunun üzerine Osmanlılar Venedik’e savaş ilan etti. III. Ahmed’in  fütühat girişimleri ve Karlofça sonrası hasımlarını birer birer yenmesi Avusturya’yı korkutmuştur 
Avusturya cephesinde alınan ağır yenilgiler İstanbul’da tesirini göstermiş ve sadrazamlığa getirilen Damat İbrahim Paşa barıştan  yana tavır izlemeye başlamıştı. Böylece Osmanlılar daha fazla kayıp vermeden barış görüşmelerine başlamaya karar verdiler. Avusturya, Venedik, Osmanlı, Hollanda, İngiltere temsilciler Pasarofça’da bir araya geldiler. Ve 21 Temmuz 1718 tarihinde Pasarofça antlaşması imzalanmıştır. Bu anlaşma ile Herkesin işgal ettiği topraklarlar kendi elinde kalacaktı. Osmanlılar bu antlaşma ile yalnızca toprak kaybetmemiş saygınlığına da büyük bir darbe inmişti. Pasarofça’dan sonra Osmanlılar Avrupa’ya karşı gaza yerine savunmaya yönelik politikalar izlemeye başlamıştı.
Bu çalışmanın Prut ve Pasarofça Anlaşmasının Osmanlı Tarihi açısından ve Avrupa Tarihi açısından bir dönüm noktası olduğu noktasının daha iyi anlaşılmasını sağlayacağını düşündüm. Çalışma boyunca döneme ait ana kaynaklar olmak üzere araştırma eserleri, makaleler ve kıymetli hocam sayın Prof. Dr. Mehmet KARAGÖZ’ ün bilgi ve birikiminden yoğun bir şekilde istifade ettim. Fakat eserde ki ilgili kısımlarda bu çalışmanın muhtevasını çok aşan ayrıntıya girmekten kaçındım. İlgili kısımlarla ilgili geniş bilgi için yine yeri geldikçe dipnotlarda belirtilen sayfalardan ulaşılabilir.







PRUT VE PASAROFÇA ANLAŞMALARI’NIN SONUÇLARI
(1712-1716)


                                                   Mihriban KAYA                                                                                                  

     XVII. yüzyılın sonlarında 1683’te Viyana Kuşatması ile başlayan ve dört devletle yapılan çok cepheli savaşlar on altı yıl sürmüştür.  Osmanlı Devleti’nin büyük kayıplar verdiği bu çok cepheli savaşlar 1699 yılında imzalanan Karlofça Antlaşması ile sona erdi. Ancak Karlofça Antlaşması’nı bir mütareke gibi gören ve kaybedilen toprakları geri almak isteyen Osmanlı yönetimi XVIII. yüzyılın hemen başlarında 1711 Prut Seferi’yle amacına kısmen ulaştı. Bu olayın ardından kendilerine güveni gelen Osmanlılar, Karlofça’da kayıplar verdiği Venedik üzerine bir sefer açmaya karar verdi. 
      1699'daki Karlofça Anlaşması Osmanlı'nın Macaristan'da ki hakimiyetinin sonu, Avrupalı hanedanının eşitliğinin tanınması ve Osmanlı'nın diplomasiye karşı yeni bir yaklaşım başlatması anlamına geliyordu.  Avusturya ve Osmanlı hükümetlerinin atadığı Marsigli ve İbrahim'in belirlediği yeni Osmanlı-Avusturya sının, Müslüman teorisyenlerin zihninde geçici görülse de, Tizsa ve Sava nehirlerinden geçiyordu. 
   III. Ahmet tahta geçtikten sonra  İsveç kralı on ikinci Şarl, Poltova’da Ruslarla yaptığı bir savaşı kaybederek, Osmanlı Devletine sığındı. Kralı takip eden Rus ordusu Osmanlı topraklarına girdi ve tahribatta bulundu. Bu durum üzerine Osmanlı Devleti,20 Aralık 1710 tarihinde  Rusya’ya sefer kararı almaya mecbur kaldı. Böylece gelecek 300 yıl boyunca Türkiye ile Rusya arasındaki Doğu ve Boğazlar meselesinin temel çatışma alanlarının ilk savaşı başlamış oldu. Nitekim Sadrazam Baltacı Mehmed Paşanın kumandası altındaki Osmanlı ordusu 9 Nisan 1711’de Rusya seferine çıktı.
       Lehistan Kralı II. August ile ittifak yaptı. Sadrazam Çorlulu Ali Paşa da Ruslar tarafından hediyelerle elde edilmişti. İsveç'ten yana bir tutum içinde bulunan Fransa’nın teşvikine karşın Sultan III. Ahmet ise barıştan yanaydı. Fakat Balkanlarda ki Rus faaliyetlerinin İsveç Kralı Demirbaş Şarl’ın da uyarısıyla anlaşılması üzerine, Sadrazam Çorlulu Ali Paşa azledildi. Rus tarafının savaş tehdidiyle birlikte toplanan savaş konseyinde, Rusların Osmanlı aleyhine faaliyetleri konusunda III. Ahmed ikna edilerek Aralık 1710’da Rusya’ya savaş açılması kararı verilmiş, Nisan 1711’de de sefer hazırlıkları Sadrazam Baltacı Mehmed Paşa’nın komutasında başladı. Bu arada Avusturya’ya savaşa neden oldukları ve Osmanlıların toprak kazanmak gibi amaçları olmadığı bildirildi. 
       Çar Petro, 1700’de imzalanmış olan İstanbul Antlaşmasının yenilenmesi sırasında İsveç Kralının iadesine ilişkin bir madde koydurmayı başardı ve İsveç Kralını Osmanlı’dan istemenin yanında, Eflak Boğdan ve Sırbistan ve Arnavutluk'un Ortodoks Osmanlı tebaasını da devlet aleyhine kışkırtmaktan geri kalmamıştır.
      Rus Çarı, Pedro 1711 Şubatında savaşa sebep olan bütün gelişmelerden Türklerin sorumlu olduğunu iddia eden bir “manifesto” hazırlayıp çeşitli yerlere göndererek harp kararı aldığını bildirdi. Bu suretle, 1711 Osmanlı-Rus savaşı (Prut Seferi) resmen başlamış oldu. 
       Çar, İstanbul Anlaşması (1700) hükümlerine bağlı kalmadı ve Azak Kalesini elde tutmak istedi. 9 Nisan 1711’de III. Ahmet, Prut Seferi adını alacak Rus Seferine çıktı. Baltacı Mehmet Paşa, Kırım Tatarları, İsveç Kazak ve Polaklarının yardımıyla, Prut Nehri üzerinde ki Falcı mevkisinde Rus ordusunu yendi. Yiyecek ve mühimmat sıkıntısı çeken Rus ordusu imha edilecekken, bol hediye aldığı için Baltacı, savaşa girişmedi, 
       23 Temmuz 1711’de Prut anlaşması her iki taraf tarafından reddedildi. Davut Paşa aynı gün, İbraim Kalesini Ruslara teslim etti. Bu anlaşmaya göre, Azak Kalesi, Osmanlılara iade ediliyor, Yenikale yıkılıyor, Lehistan ve Kazaklara müdahale edilmeyecek, Rus tacirler İstanbul ile ticaret yapabilecek, Müslüman esirler serbest bırakılacak, İsveç kralı güvenli şekilde ülkesine gidecek her iki taraf birbirinin ahalisine zarar vermeyecekti. 
        Osmanlı ve Rus kuvvetleri temmuz ayında Prut Nehrinde karşı karşıya geldi ve Osmanlılar Rusları kıskaç altına alıp epeyce zaiyat verdi. Rusların büyük zaiyat vermeye başlayınca I. Pedro Osmanlılara sulh teklifi yapmaya karar verdi. Baltacı Mehmed Paşa Rus ordularını tamamen yok etmek yerine onların barış teklifine sıcak bakmaya başlamıştı. Sadrazam Ordu erkanını toplayarak fikir alışverişinde bulundu. Daha sonra alınan kararla sulh teklifi kabul edildi ve anlaşma metni hazırlandı.
      23 Temmuz 1711 de Osmanlı Devleti bütün şartlar lehine olmasına rağmen Ruslarla Prut Anlaşmasını imzalayarak tarihi bir fırsatı geri tepmişti. Gerekçe ise sadrazamın ordunun dağılacağından ve antlaşma kısa sürede imzalanmazsa her şeyi kaybedeceği endişesinden dolayı bu fırsatı geri tepmiştir. Bu anlaşma ile Ruslar işgal ettikleri tüm topraklar ile İstanbul Anlaşmasıyla kaybedilen yerleri Osmanlılara geri vermeyi kabul ettiler. Ruslar eskiden olduğu gibi Kırım hanına vergi vermeye devam edecekti. Baltacı Mehmed paşanın bu başarısızlığı ve hakkında çıkan söylentiler nedeniyle III. Ahmet tarafından azledildi.
      İki devlet arasından yenik ayrılan Rusya, Prut Muahedesi ile siyasi ve iktisadi açıdan stratejik öneme sahip olan Azak bölgesi ve denizinden vazgeçmek zorunda kalmıştır. Ayrıca Ruslar kara yolu ile gelip gidecek Rus tüccarının dışında İstanbul’da elçi bulundurma hakkını da kaybetmişlerdir. Rusya kendisi için hem siyasi hem ticari açıdan büyük bir hayal kırıklığı anlamına gelen Prut Muahedesine uymamak için direnç göstermişse de Osmanlı Devleti karşısında bu muahedeyi iki yıl içinde iki kere yenilemek zorunda kalmıştır. Yapılan yenileme antlaşmasında ticaretten bahsedilmezken, Azak'ın yeniden Osmanlı Devleti sınırları içinde kalması ile Karadeniz’de sınırı kalmayan Ruslar, bölgenin içlerine çekilmiştir. 
       Osmanlı Devleti’nin meşru gerekçeler öne sürerek Aralık 1714’te Venedik’e açtığı seferin başlıca sebepleri şunlardır: Katolik Venediklilerin Mora halkı üzerinde baskı uygulayarak buradaki Ortodoks Rumları rahatsız etmesi ve bu durum karşısında Fenerli Rumların harekete geçmesi. Osmanlı Devleti’nin Karlofça Antlaşması ile Venedik’e bıraktığı Mora’yı geri almak istemesi. Venedik’in Osmanlı toprağı Karadağ’da isyan çıkarması. Venedik korsanlarının Karlofça Antlaşması’nın hükümlerine aykırı olarak, Akdeniz’deki Osmanlı ticaretine zarar vermeleri;
   Bu gerekçeler ile harekete geçen Osmanlı kuvvetleri tarafından karadan ve denizden kuşatılan Mora 1715 yılında fethedildi. Ardından Venediklilerin karşı saldırılarına karşı hazırlanan Osmanlı yönetiminde dönemin sadrazamı Damad (Şehid) Ali Paşa yaşanan gelişmeleri Avusturya hükümetine bildirdi. Sadrazamın Avusturya’ya gönderdiği mektupta Venedik’in Karlofça Antlaşması’nın şartlarına riayet etmediği belirtilirken, Venedik ile Osmanlılar arasında çıkacak bir savaşta tarafsız kalmaları istendi Osmanlı Devleti’nin isteğine olumlu cevabı vermeyen Avusturya, Venedikliler karşısındaki Osmanlı başarıları üzerine sıranın kendilerine geleceği düşüncesinden hareketle Venedik ile 13 Nisan 1716’da bir ittifak antlaşması imzaladı. 
        İttifakın ardından harekete geçen Avusturya yönetiminin Babıâliye gönderdiği mektupta, Karlofça Antlaşması’nın ihlal edildiği ifade edilirken, Osmanlıların Venedik’ten aldıkları yerlerin iadesi istendi. Yaşanan gelişmeler karşısında tavrını değiştirmeyen Osmanlı yönetiminde İspanya Veraset Savaşları sebebiyle yorgun olan Avusturya’dan Karlofça Antlaşması’nın intikamını alma düşüncesi hâkimdi. Nitekim bu sebeple İngiltere ve Hollanda elçilerinin arabuluculuk teklifleri kabul edilmedi. Ardından Davutpaşa ordugâhında padişahın da katıldığı ve oldukça tartışmalı geçen toplantı sonucunda Sadrazam Ali Paşa’nın baskılarıyla Avusturya’ya savaş ilan edildi. 
         Yapılan plana göre Mora Seraskeri Kara Mustafa Paşa ve Kaptanıderya Canım Hoca Mehmed Paşa Korfu’ya hareket ederken, Sadrazam Ali Paşa komutasındaki ordu Avusturya üzerine gitti. Ancak Prens Eugen komutasındaki Avusturya kuvvetleri Varadin taraflarında yapılan savaşta (Peter Varadin) Osmanlı kuvvetleri ağır bir yenilgi aldı ve Sadrazam Ali Paşa şehit oldu. Bu olayın ardından Osmanlı ordusunun Belgrad’a çekilmesi üzerine Banat bölgesi ve Temeşvar Avusturya kuvvetlerinin eline geçti. Yaşanan gelişmeler üzerine devlet erkânı arasında Avusturya ile bir barış yapılması fikri gündeme geldi. Osmanlı devlet adamları arasındaki görüş ayrılıklarına rağmen barış fikri ağırlık kazanınca İstanbul’da bulunan İngiltere, Fransa ve Hollanda elçileri ile arabuluculuk yapmaları için temasa geçildi. Ancak arabulucuların yaptıkları ön görüşmelerde Avusturya’nın Temeşvar’ın Osmanlılara iadesini kabul etmemeleri ve Belgrad’ın da kendilerine terk edilmesi talepleri üzerine tekrar savaşa başlandı. 
        Başta III. Ahmed olmak üzere Osmanlı devlet adamlarının her daim akıllarında tuttukları Zenta hezimeti ve Prens Eugen korkusu, Prut’ta Büyük Petro karşısında mutlak bir zafer kazanılmasına rağmen hiç unutulmadı. Dahası bu korku 1714’te Mora’da başlayan Osmanlı-Venedik harbinin 1716’da Avusturya’nın da müdahil olduğu bir savaşa dönüşmesiyle daha da fazla hissedilmeye başlandı. Bunda da pek haksız sayılmazlardı. Zira Petervaradin’ de Sadrazam Ali Paşa’nın şehadetiyle neticelenen büyük hezimet bir kez daha Zenta günlerindeki endişeleri depreştirdi. Ayrıca Petervaradin’ den sonra Osmanlıların ardı ardına birçok kaleyi kaybetmesi ve sonunda Prens Eugen komutasındaki Avusturya ordusunun Belgrad’ı ele geçirmesi Osmanlı yönetimi için psikolojik bir yıkımdı. 
         Osmanlı Devleti ile Avusturya arasındaki barış görüşmeleri aslında 1717 sonbaharında başladı. Fakat bu teşebbüs Belgrad’ın istilası üzerine akim kaldı. Belgrad’ın düşmesi Sadrazam Halil Paşa’nın azledilmesine ve yerine Tevkii Mehmed Paşa’nın tayin edilmesine sebep oldu. Yeni sadrazam da 19 Ekim 1717’de Avusturya’ya sulh teklif etti. Mehmed Paşa, ordunun içinde bulunduğu kötü vaziyeti gerekçe göstererek barış yapılması gerektiği yönünde III. Ahmed’e takrirler gönderdi. İstanbul’da da Sadaret Kaymakamı İbrahim Paşa’nın desteğiyle barış isteyenlerin sesi daha fazla duyuldu. Hem cepheden gelen kötü haberler hem de başkentte İbrahim Paşa’nın sulh taraftarı olması III. Ahmed’in de sulh teşebbüsünü desteklemesini sağladı. Ancak Viyana’nın daha fazla toprak kazanma arzusu yüzünden bu tekliften de bir netice elde edilemedi. Dahası görüşmeler, 1717 sonbaharında Avusturya’nın Bosna üzerine ordu sevk etmesiyle başlamadan sona erdi. 
       Aslında Prut seferinden sonra Osmanlılar, Karlofça Antlaşmasında kaybettiği toprakları geri almak için seferler düzenlemeye karar vermişti. Sıra Venedik’e gelmişti. Venedik Mora, Ege Adalarının bir kısmı ile Dalmaçya kıyıları gibi ticari ve iktisadi bakımdan zengin yerleri işgal etmekteydi. Prut savaşından önce I.Pedro tarafından isyana teşvik edilen Karadağlılar Venedik’e sığınmış ancak Venediğin himayesinde korsanlık faaliyetinde bulunmaya başlamışlardı. Bunun üzerine Osmanlılar Karlofça Anlaşmasının genel havasının bozulduğunu ileri sürerek Venedik’e savaş ilan edildi. Sadrazam Silahtar Damat Ali Paşa komutasında yürütülen seferler neticesinde Venediklilere karşı büyük başarı kazanılmış, Mora ve çevresindeki adalar ile Girit’te bazı kaleler alınmıştı.
         III. Ahmet’in fütühat girişimleri ve Karlofça sonrası hasımlarını birer birer yenmesi Avusturya’yı korkutmuştur. Osmanlıların Dalmaçya ve Hırvatistan taraflarına yönelmeleri üzerine Avusturya ,Venedik ile bir anlaşma yapmış, Venedik’in yanında Osmanlılarla savaşma kararı almıştır. Her iki taraf arasında yapılan savaşı Avusturya kazandı ve Osmanlı Devleti büyük bir darbe aldı ayrıca sadrazamda bu savaşta şehit düşmüştü.1716’daki yenilgiler 1717 de artarda devam ederek Temeşvar ve Batı Eflak’ı  geri almak ile uğraşılırken , Avusturya daha atik davranarak Belgrad’ı işgal etti.
       Avusturya cephesinde alınan ağır yenilgiler İstanbul’da tesirini göstermiş ve sadrazamlığa getirilen Damat İbrahim Paşa barıştan  yana tavır izlemeye başlamıştı. Böylece Osmanlılar daha fazla kayıp vermeden barış görüşmelerine başlamaya karar verdiler. Avusturya, Venedik, Osmanlı, Hollanda, İngiltere temsilciler Pasarofça’da bir araya geldiler. Ve 21 Temmuz 1718 tarihinde Pasarofça antlaşması imzalanmıştır. Bu anlaşma ile Herkesin işgal ettiği topraklarlar kendi elinde kalacaktı. Osmanlılar bu antlaşma ile yalnızca toprak kaybetmemiş saygınlığına da büyük bir darbe inmişti. Pasarofça’dan sonra Osmanlılar Avrupa’ya karşı gaza yerine savunmaya yönelik politikalar izlemeye başlamıştı.

















                     KAYNAKÇA

ÖZCAN, Abdülkadir, TDV. İslam Ansiklopedisi, https://islamansiklopedisi.org.tr/pasarofca-antlasmasi 

KURTARAN, Uğur, “Pasarofça Antlaşmasına Göre Yapılan Sınır Tahtid Çalışmaları ve Belirlenen Yeni Sınırlar”, Uluslararası Sosyal Araştırmalar Dergisi, c.11/55, 2018, s.283 

ALTINAY, Ahmet Refik, Osmanlı'nın Felaket Seneleri (1683-1699), çev. Muammer Yılmaz, İstanbul 2015, s.144 

SÜRGEVİL, Sabri, Değişim Sürecinde Türkiye (1698-1908), Türkiye Tarihi Uygarlıkları, c. V., İzmir 2012,s. 17-18 

YILDIZ, Hakan, 1711 Prut Seferi’ nin Lojistik Faaliyetleri, İstanbul 2000, s. 18 

ERDOĞDU, Akif, Osmanlı Tarihi (1299-1922), Türkiye Tarihi ve Uygarlıkları, c. IV., İzmir 2011, s.183-184 

 FİDAN, Murat, Osmanlı-Rus Ticarî Rekabetinin İki Devlet Arasında ki Antlaşmalara Yansıması, Samsun 2002, ss.8-9

KURTARAN, Uğur,  “Pasarofça Antlaşmasına Göre Yapılan Sınır Tahtid Çalışmaları ve Belirlenen Yeni Sınırlar”, Uluslararası Sosyal Araştırmalar Dergisi, c.11/55, 2018, s.287

AFYONCU, Erhan,  “Harp ve Sulh", 300. Yılında Pasarofça Anlaşması Uluslararası Sempozyumu Bildirileri , (Milli Savunma Üniversitesi İşbirliğiyle),İstanbul 2019, s.1-5

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder