30 Ağustos 2020 Pazar

ADOLF HİTLER- KAVGAM KİTAP ÖZETİ



                                                   *Mihriban KAYA 
ÖZET:


          Kavgam, Adolf Hitler’in “başyapıtı”. Onun ve nasyonal sosyalizmin beyannamesi. 1923’teki başarısız darbe teşebbüsünden sonra hapishanede, hayli konforlu koşullarda yazdığı, 1925’te basılan ilk ciltte Hitler, kendi hayatını dramatize ederek anlattığı biyografik bir eserdir.  Tahliyesinden sonra yazdığı, 1926 sonlarında yayımlanan ikinci ciltte, bağıra çağıra, nasyonal sosyalizmin temel fikirlerini anlatır. Karikatürize bir antisemitizm, hınç ve nefret dolu bir ırkçı-milliyetçilik, dehşetengiz komplo teorileri, metinde kol gezer. Toplumsal çöküş, sınıfsal statü kaybı ve gelecek endişeleriyle birleşen, daha doğrusu bu endişeleri kendi söylemine indirgeyen “milli beka” onu iyice kızıştırarak hitap eder.
       1924de hükümeti devirmek için teşebbüslerde bulundu fakat başarılı olamadı. Bunun üzerine 10 ay hapse mahkum edildi ve bu zaman içinde Kavgam adlı hatıralarını yazdı. 1925 Şubatında hapisten çıktı ve kısa adı Nazi Partisi olan, patisini yönetimini ele geçirdi. 1933te devlet başkanı Hindenburg Hitleri başbakanlığa getirdi. Hindenburgun 1934te ölümü üzerine Hitler devlet başkanlığı ile başbakanlığı birleştirerek Almanya’nın diktatörü oldu. 1938de Avusturya, 1939da Çekoslovakya Almanya’ya katıldı. Hitler İtalya ile Almanya arasında bir anlaşma yapılmasını sağladıktan sonra 1939 Eylülünde Polonya’ya saldırdı ve 2.Dünya Savaşı başladı.
      Hitlerin yönetimindeki Almanya, 1940ta Danimarka, Norveç, Hollanda, Belçika ve Fransa’yı işgal etti. 1941de daha önce yaptığı anlaşmayı bozarak SSCB ye girdi. Aynı yıl ABD, Fransa ve İngiltere’nin yanında savaşa girdi. 1943te Almanya SSCB’de ve Kuzey Afrika’da gerilemeye başlayınca Hitler savunma kararı aldı. 1944te generallerinden bazıları onu öldürmek istedilerse de başarısızlığa uğradılar. 1945 Nisanı sonunda, Almanya’nın yenilgisi kesinleşip Ruslar Berlin’de ilerlerken son anlarda evlendiği Eva Braun ile beraber intihar etti.
Nazilerin kutsal kitabı olarak da adlandırılmış olan Kavgam, Hitler'in hapisteyken kaleme aldığı, hayatını, hayal kırıklıklarını, ideallerini ve davasını anlattığı ideolojik bir eseridir. Marksizm ve emperyalizmin en büyük tehlike olduğunun altını çizerek acımasız bir şekilde eleştirmiştir. Kavgam, Hitler'in yükselişiyle birlikte yükselmiş, hatta o kadar önem kazanmıştır ki, Nazilerin manifestosu haline gelmiştir. Kitap dünyanın şekillenmesinde de bir o kadar etkili olmuştur. Eski İngiltere başbakanı Winston Churchill, "Eğer Kavgam'ı yeterince ciddiye alsaydık 2. Dünya Savaşı'nın çıkışını engelleyebilirdik." demiştir.
      Adolf Hitler, annesi ev hanımı, babası memur olan bir ailenin tek çocuğudur. Çiftçi bir ailenin çocuğu olan babası okuyarak memur olmuştur ve Hitler’in de öyle olmasını ister. Hitler, küçüklüğünde babasının kütüphanesinde yer alan kitapları okumuş ve o yaşlarda hitabet etmeyi öğrenmiştir. Hitabet etmeyi bir tutku haline getirirken aile büyükleri bunu önemsemez fakat arkadaş çevresinde bir etki alanı oluşturduğunu fark eder. Kendini bu yönde geliştirmeye devam eder. Okul yıllarında resim alanında yetenek gösterir ve sanat okuluna gitmek ister. Ancak babası onun memur olması konusunda ısrar eder. Babasıyla bir çatışma yaşarlar. Bu ikilemde Hitler’in babası vefat eder. On üç yaşında babasını, on altı yaşında annesini kaybetti. Orta öğrenimini bitirince Viyana sanayi mektebine yazıldı. Kendi kendini eğitti. Viyana’da bir mimarın, sonra da nakkaşın yanında çalıştı. 1912de Viyana’dan Münih’e geldi.
      1914de I. Dünya Savaşı çıkınca Hitler Bavyera’da Alman ordusuna gönüllü olarak girdi. Sonra politikaya atıldı; Nasyonal Sosyalist Alman İşçi Partisine girdi. Hitler sanat okuluna gitmek için bir engelin kalmadığını düşünse de karşısında annesini bulur. Annesi eşinin isteğini yerine getirmeyi amaçlar. Ancak Hitler’in ciğerlerinde meydana gelen rahatsızlık sonucu, doktoru masa başı işin onun için iyi olmayacağını söyler. Hitler kaderinin ona açtığı yol sayesinde ressam olmak ümidiyle Viyana’ya gider. Orada inşaatlarda iş bularak geçinmeye çalışır. Sanat okuluna başvuru yapar ancak yetenek sınavından başarısız olur. Mimarlığa yönlendirilen Hitler, resme olan ilgisini bu alanda ilerletmeye çalışır. 
       Çetin şartlarla mücadele eden Hitler, annesinin vefatıyla yıkılır. Ancak yolundan vazgeçmez. Bu arada da şehirle ilgili gözlemler yapar. Toplumu, mimariyi, politikayı inceler. Yahudilerin her yerde olduğunu, şehri ve imparatorluğu ele geçirdiğini fark eder. Yahudilere olan kini kat be kat artar. Ona göre Alman ırkının bir ehemmiyeti kalmamıştır. Bu yüzden Almanlar kendi ırklarını korumalı ve sadece kendi ırklarıyla üremelidir. Yönetimden sanata Yahudilerin her yere Yahudilerin egemen olması, onu inanılmaz rahatsız eder. Irklarını onlardan arındırmak gerektiğini şiddetle savunur. Kendi milletinin kadınları Yahudilerle asla evlenmemelidir. Pangermenizm politikasıyla bütün Cermen halkını tek bir bayrak altında toplamak çok makul bir görüştür. 
         Adolf Hitler o zamanlar birçok kötü şartla mücadele eder ama o daima haline şükretmiş ve yaşadıklarının gerçeği görmesini sağladığını düşünmüştür. Birinci Dünya Savaşı’nın belirtileriyle Hitler Berlin’e döner. Gönüllü asker olarak savaşa katılmak ister ve kabul edilir. Yılları savaşlarda geçer. Savaşta maruz kaldıkları hatta arkadaşlarını kaybetmesine neden olan zehirli gaza maruz kalırlar. Bu gaz nedeniyle gözleri zarar görmüştür ve uzun süre tedavi görür. O sağlık sorunlarıyla uğraşırken, Kızıl taraftarların yaptığı darbe ile yönetime el konulmuştur. Bu Hitler için son derece acı bir durumdur. İyileşir iyileşmez cepheye ger döner. Uzun yıllar süren savaş askeri yıldırır. O ise onları sürekli motive etmeye çalışır. Sonunda eğitmen sıfatıyla görev yapmaya başlar. 
          Hitler bir partinin toplantısına katılıp kendi tutamayarak kızıl taraftarlığının yanlışlığına yönelik konuşma yapar. Parti grubunda onun konuşmasından etkilenen biri başka bir toplantıya çağırır. Alman İşçi Partisi, Hitler’e göre yanlış politikalar ve düşüncelerle doluydu. Bu toplantıya gitmek istemese de içindeki meraka yenik düşer ve toplantıya gitmesiyle parti üyeliği başlar. Partinin değişmesi için elinden geleni yapar. Güçlü hitabetiyle yardım ve para toplar. Çok kısa bir zamanda kalabalığı alacak büyük salonlarda toplantı düzenlerler. Partinin adı, “Nasyonal Sosyalist Alman İşçi Partisi” olarak değişir. Hitler, her toplantı konuşmada yer alır. Bağlılık yemini eden savunuculara sahip olurlar. Bu yükseliş Kızılları rahatsız eder. Sabote etmeye çalışsa da başarısız olurlar. Partiye bir işçinin önerdiği sembolü Hitler elden geçirerek imge haline getirir. Flamalar ve kol bantları bastırırlar. Parti kuruluşundan dört yıl sonra kapatılır. 
        Hitler amaçlarından asla vazgeçmez. Hitler’in politika ile ilgili belli düşünceleri vardı. Parlamento ve demokrasiyi savunmuyordu. Bunlar Yahudilerin eseriydi. Eşitlik de onların ortaya attığı bir kavramdı ve bu kavramlar üzerinden tartışmalar yaratıp insanları birbirine düşürüyor, sonrasında destek oluyormuş gibi davranıyordu. Eğitim üzerine çocukların kendi tarihlerini detaylarıyla bilmesi gerektiğini savundu. Ordunun disiplinle oluşturulması ve sonsuz bir sadakat içinde olması gerekirdi. Cesurların savaştığı gibi, cephenin arka saflarında duranlar da savaşmalıydı. Başka ırktan olanlar vatanı koruyamazdı. Dış siyasette İngilizlere, onlardan farklı olmayan Amerika Birleşik Devleti’ne ve Fransızlara güven olmayacağını biliyordu. Pangermenizm politikasıyla toplumlara yeni bir yön verebilirdi. Cermen topluluklarıyla tek bir çatı altında birleşerek yeni bir imparatorluk kurmak onun için imkansız değildi.
        Hitlere göre Yahudiler; “ Basın I. Dünya savaşı yıllarında tamamen art niyetli birtakım karanlık güçlerin elindeydi. Gençlik yıllarımda Viyana’dayken halkı eğitmeye yönelik bu gücün sahiplerini tanıma fırsatım olmuştu. Beni ilk hayret ve dehşete düşüren, toplumun en kutsal değerlerine ve eğilimlerine ters düşse bile basının belli bir fikri empoze etme başarısının çok kısa bir zamanda gerçekleştirilmesiydi. Basın, bir kaç gün içinde, oldukça önemsiz hatta komik bir olayı kısa bir sürede çok önemli bir devlet meselesi haline getirerek aslında en önemli bir meseleyi kamuoyunun dikkatinden kaçırıp unutturma gücüne sahip oluşuydu. Bu fikir ve düşünce çetesinin, tespit ettikleri hedeflere ulaşmak için yapmayacakları şey yoktur. Bunlar, ev aile ilişkilerini gündeme getirecek kadar ileri giderler. İçlerinde sansasyon yaratmaya yönelik ihtirası olanlara kurban seçtikleri talihsiz kişiye son öldürücü darbe vurma imkanı sağlayacak bir olay buluncaya kadar domuzlar gibi her tarafı eşelerler. “ 
        Hitler eserinde Yahudilere karşı çok sert ve nefret dolu bir tavır izlemiştir, eserde en dikkat çekici bölüm;  “ Eğer kurbanlarına ait resim ve şahsi bir açık bulamazlarsa seçecekleri tek yol vardır, basit bir yoldan iftira atmak. Artarda tekziplere rağmen, bu iftiralardan iz kalmasının yanında yüz ağızdan birden çıkan iftiralar diğer suç ortağı gazetelerde de yazılmış olduğundan, kurbanın bütün tekzip ve isyanlarının hiçbir şey ifade etmeyeceğini zaten bilmektedirler. Bir gazetenin sorumlu olduğu kamu vicdanından ve görevinin ne olduğuna dair açıklamalarla açık açık yalan söylerler. Bu belanın kendini gösterdiği miting ve kurultaylarda daha da ileri giden bu reziller; aralarda “gazetecilik şeref ve haysiyetinden” uzun uzun bahsederek bulunduğu topluluğun tasdikini alırlar. Neden insan yüz yıl daha önce, mesela kazanç savaşları zamanında ticaret yapmayan adamın da gerçekten bir değeri olduğu zamanlar doğmamıştır!..
İşte bu dünyaya geç bir zamanda doğmuş olmam sebebiyle böyle acı düşüncelere katılıyorum. Bana sözde “sakin ve düzen” içinde kendisini sunan gelecekteki tarihin hakkımdaki haksız bir muamelesi gibi değerlendiriyordum. Gençliğimde bile ciddi ve dikkatliydim ve hiç de “barışçı” değildim. Beni bu şekilde eğitme girişimlerinin hepsi boşa çıktı” der.


Teşekkür Ederim

Mihriban KAYA 

İstanbul 2020


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder